Genel

Sizin gibi bir bayana hiç yakıştı mı?

Senin en sevdiğin renk hiç bir zaman pembe olmadı. Ama siyah da değildi. Kıyafetlerini kendi zevkine göre seçtiğin döneme kadar annen zorla giydirdiği sevimli etekleri, çoktan fırlatıp attın. Zira görmeye dahi tahammülün yoktu. Arada sırada sen de, çok fazla makyaj yaptın, kırmızı ruj sürdün, Cici bici elbiseler ve topuklu ayakkabılar giydin. Çok da şahane oldun belki ama, aynada kendine mal mal bakıp yadırgadın ”bu ben miyim?” dercesine. Pijamalarını giydiğinde rahatladın ancak. Elini ağzına koyup kibarca kıkırdamadın. Aksine öyle kahkahalar attın ki, samimiyeti cümle içinde kullansan, bu kadar başarılı olamazdın. Hayatında bildiği tek küfür ”salak!!!” olan kadınlara hayret ettin, Can Yücel’in ”sıçmışım ortalık yerinize, kıçımın fosforuyla aydınlanın artık siz.” dizelerini anımsayarak. Küfretmek güzeldi zira, ama noktalama işareti gibi kullanılmadığı zaman. En az bir kez saçlarını rengarenk boyamayı geçirdin içinden, bazı kızlar yaptı da. Dövmeye, piercinge ”ay acır amaaaaa?” diye yaklaşanlara “siktir git çay koy” diye rica ettin. Acısın, ne var ki? Sakız çiğnedin ama sokakta orospu karılar gibi değil, evin içinde. Dedikodu da yaptın ama şimdi görüyorum ki en ”erkeğim ben!” diyen erkekten daha fazla değildir muhtemelen. Yeri gelmişken, en taşşaklı erkekten daha taşşaklı çıktın pek çok konuda. Bu hayattaki asıl amacın, ne gelinlik giymekti ne de bebek sahibi olmak. Daha fazla şeyler bekledin hayattan. Çok da sevdin bu arada. Kadın gibi ne kelime, eşşek gibi sevdin. Sevdiğin adama sadece bedenini değil, ruhundan geri kalanı da verdin. Eh, ruhunu da kaybetmiştin bu arada. Annen gibi yufka açamazdın belki ama, kimse senden güzel mantar sote yapamazdı. Erkeklerin tekelindeki lafları bir güzel kullandın ama yerinde ve zamanında. Hafta sonu bol pantolonlarınla ”hadi ordan lavuk!” dedin ama, pazartesi sabahı tayyörünü çekip, en ciddi ve terbiyeli halinle, genel müdürle toplantıya girmesini de bildin. Birayı şişeyle içtin boktan barlarda bacaklarını tabureden sarkıtarak. Ama güzel bir restoranda, sevgilinin şarabı kadehine koymasını sandalyede sağ bacağın sol bacağının ve ellerin dizlerinin üzerindeyken gülümseyerek izledin. Velhasıl erkek değildin evet ama hiç bir zaman ”hanım hanımcık” olamadın. Ancak kadın olabildin. Bir türlü ”bayan” olamadın. Ruhunda yoktu. Fazla zorlayamazdın.

Bir hayalim vardı benim. Şimdi uzakta değil de hiç olmayan. Hiç hatırlamak istemediğim bir hayal. Gözümde çok büyüttüğüm bir ilişkiyi ve karşı cinsi anlamlandırdığım hayal. Aslında şu yazıları değil noktayı hak etmeyen bir karşı cins için hem de.

Tecrübe dediğin şey hayatta yediğin kazıkların toplamıdır. Bir kez daha tecrübe ettim ki, hiç şaşmıyor zaten.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir