Var bende böyle bir şey. Tamam küçükken sempatik duruyodu, kızlar teklif ediyodu falan ama, yaş kemale erdi, şimdi çok hoş durmuyor. Bir de bu konu hakkında istihza yapıldığında cevap veremiyorum. Hazır cevabım, benimle taşşak geçmek zor. Ama bu konuda muafiyetim var. Bu konuda taşak geçilirse, gözüne far tutulmuş tavşan gibi kalıyorum. Ancak ajite edebiliyorum durumu, […]
Zaman zaman bu ikisini kapıştırıyorum ben. Kazananı hem merak ediyorum. Schrödinger’in kedisi canının derdinde aslında, öldüm mü kaldım mı diye düşünüp duruyor, psikolojisi bozulmuş durumda. Pavlov’un köpeğinin ise yediği önünde, yemediği arkasında. Ama nasıl kapışabilirler bilmiyorum. Kedi mi ölür, yoksa köpek mi şartlanır? Yani birbirinden iki alakasız, bilim insanının deneyini neden karşılaştırıyorum onu da bilmiyorum. Üzülüyorum […]
Büyük kentin yarattığı ruhsal çöküntüden doğaya kaçan aydın bir gençtir Werther. Kırda tanıştığı soylu bir ailenin güzel kızı olan Charlotte’ye âşık olur. Charlotte de kayıtsız değildir bu aşka ama Albert’le nişanlıdır ve onunla evlenir. Sınırı geçmekten korkan Charlotte, bir daha görüşmemeleri gerektiğini bildirir genç adama. Bu acıya dayanamayarak hayatına son veren Werther, pek çok kalbi […]
Ben seviyorum diyorum o unutursun diyor, unutamıyorum diyorum, yaparsın diyor, ben de sana sev diyorum, yapabiliyor musun diyorum, cevap vermiyor. Aşığım diyorum, geçici diyor, geçmiyor diyorum, geçer diyor. Yağmurda ıslanalım diyorum, daha önce çok ıslandım diyor. Geçmişi unuttururum diyorum, hatırlatırlar diyor. Her şeyi sana yazdım, her şeye seni yazdım diyorum, silinir diyor. Çok güzelsin diyorum, […]
Sükunet istiyorum, pürüzsüz berrak bir zihin, belki hafif bulutsu bir ruh. Ancak karşı tarafa geçersem elde edebileceğimi düşündüğüm bir düş tablosu oldu huzur. Bu yaka ile karşı kıyı arasında arafta kalmışım gibi. Hiç düşünce istiyorum çok uzun zamandır. Kafamda hiç bir şeyin dönmemesini. Ne geçmişi ne geleceği düşünmek istemiyorum. Şimdiyi yaşamak istiyorum. Karşımdaki insan konuşurken, […]
Hayatımın arka plan fon müziği. Projeksiyondan yansıtılıyor filmim. Kimse izlemiyor. Önce Mehmet Akif’in; “sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir” dizeleri söyleniyor karanlık bir ses tarafından. Sonra salaş bir tarzda ben geliyorum gülerek, hiç bir şeyi umursamadan. Çünkü beni tanıyanlar hep hiç bir şeyi umursamaz olarak tanımlıyor. Neşeli, espirili, rahat, insanları güldüren, dertleri olmayan, hiç bir […]
Randımanlı bir biçimde nefes alamıyorum bir kaç saattir. Terleme ve üşüme arasında gidip gelmekteyim. En son panik atak geçirdiğimde böyle hissetmiştim kendimi. Kafamdan milyon tane yapmam gereken şey geçiyor. Eve gidip Play Station oynayabilirim diyorum ama daral geliyor. Game Of Thrones’u bilmem kaçıncı kez izleyebilirim diyorum, düşündüğüm anda duvarlar üstüme geliyor. Ofiste bir film açıp […]
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken Gidersen kim sular fesleğenleri Kuşlar nereye sığınır akşam olunca Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu Sustuğun yerde birşeyler kırılıyor Bekleyiş diyorum caddelere, […]
Dostoyevski ile metruk bir şarapçıdayız. İçmişiz deli gibi. Bu poker moker bir şey anlatıyor ama kafam yerinde değil. Henüz daha tanınan biri değil. İlk kitabı İnsancıklar’ı henüz yeni yazmaya başlamış. Sürekli kumar oynayan birinin kitap yazabileceğine inanasım yok. Bu herif 10 – 15 sayfa yazar bırakır nasılsa diyorum. Bana bakıp bakıp sürekli yazacağı kitabı falan […]
25. saat filminde, ayna karşısında Edward Norton’un ettiği küfür gibi bir sahne; -Yürüyen merdivende solda bekleyenleri sikeyim! -Kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçenleri sikeyim! -Kırmızı ışıkta, memleketin sahibi gibi yavaş yavaş karşıdan karşıya geçenleri ayrıca sikeyim! -Sohbet ederken telefonla oynayanları da sikeyim! -Sıra beklemeyi bilmeyenleri, araya kaynayanları sikeyim! -Örneğe takılanları sikeyim! -Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi […]