İzmir rakısı içiyorum. Neden? Çünkü diğerlerinden ucuz. Hatırlamaya çalışıyorum, Tekirdağ rakısından Efe Rakı’ya, ondan da İzmir rakısına düştüm. Bir zamanlar asgari ücretin 3 katı maaş alırken, şimdi asgari ücretin biraz üstünde maaş alıyorum. Pardon alıyordum. Çünkü işi bıraktım. Konuşmayı bilmeyen, vizyonu mahallesinden çıkmayan ama egosu Everest’i aşmış bir çomarın yanında çalışarak psikolojimi çürüttüm 10 ay boyunca. Sonunda da ayrıldım. Ama bu asgari ücretin biraz üstü meselesi benimle ilintili değil. Kendimi geliştirmedim falan değil konu çünkü geliştirdiğimin farkındayım. Ama sikik ülkenin sikik vizyonu yüzünden bu haldeydim. Artık değilim. Ayrılınca gelirim arttı mı? Hayır. Ama aynı seviyede ve psikolojim iyi durumda. Peki çıkabilir mi? Evet hem de misliyle. Nasıl olacak peki?
Oğlum bir kere potansiyelinin farkına varacaksın. Yığınla çomarın olduğu bir ülkede, para kazanmamak gerçekten zor. Kısa bir süre kaldı. O çok okuyan ile çok gezen falan yazan yerdeki her şey olacak yakında. Ne olacak peki?
Bir kere konu “are you sex?” üzerinden çıkıp, do you want sex düzeyine geliyor. Nerede has, nerede have kullanılır, a veya an arasındaki fark, him milk orada kullanılırsa onun olmaz sütü olur falan diye en azından ingilizceyi çözüyorum. Yani kurs falan dedim ama ihtiyaç kalmayacak gibi. En fazla “speaking” için veya özgüven için gerekebilir. Yoksa tekrar ede ede insan gerçekten algılıyormuş. 10 sene ingilizce öğretmeninin yanında çalışıp, hiç bir şey öğrenmediğime mi yanayım, onun beni hiç zorlamadığına mı yanayım bilemiyorum. Bir de sikik sikik mail atmalar, ilişiğimiz yoktur falan demeler. Lan biz birbirimizi biliriz nedir sizin tavrınız aq? Ben ayrıldıktan sonra yerime “kurumsallık” mı aldınız aq? Neyse işte, ingilizce iyi düzeye geliyor. Çok değil, bir kaç ay sonra, en azından “turn left, turn right’tan da çıkar düzey.
Şu iş oldu durumda. Ama ufak pürüzlü orası. Bir gelir var ama gelirin geldiği yer sıkıntılı. Her an sikerim moduna girilebilir. Net değil flu.
Öteki iş netleşmek üzere. Bu mevzular uzun. Prosedür, bürokrasi vs vs. Ben fevri olduğum için hemen olsun bitsin istiyorum da öyle olmuyormuş. Beklemek gerek.
Bak aynı listeden gidiyorum aslında sırasıyla. O yüzden şöyle diyeceğim. Unutamıyorum. Unuttum galiba biraz diyorum. Hop rüyama giriyor. Ella Fitzgerald dinliyoruz beraber. ” Every Time We Say Goodbye” falan. Olmuyor tabi. Ha ahtım olsun. Seninle görüşeceğiz. Ama orada ama burada. Kim yanlış kim doğruydu konuşacağız. O hiç dinlemediğim “seviyorsun” şarkısının da hesabını soracağım elbet. Ama işte mazi kalbimde bir yara.
Tam bilemiyorum şu programlama kısmını. Şu ara ingilizce’ye kanalize oldum. O yüzden araya bir şey sokmak istemiyorum. Ama canım sıkıldıkça Anaconda üzerinde python takılıyorum. Python güzel değil, seviyorum.
Yurt dışı bu yaz var. Kesin gibi.
Tarlada üç iş çalışmıyor olsa da, belirli bir planım var. Yani yarını düşünmeyen bir insanın plan yapması bile büyük bir başarı bence.
O çevre güzel bir nimet. Arada bol hata yaparım ama severler beni. Faydam vardır çevreme. E onların da bana faydası oluyor. En azından bireysel ilişkiler ile izmir rakısı içebiliyorum. Ama az kaldı 70’lik altın serisi rakı açtırmama sanırım. Ki o da çevre sayesinde. Ama bak o çevre mevzusu torpil değil. Tamamen networking.