1999 senesi. Pc World dergisi Suse kitabı ve cdleri veriyor. Kurulum 6 cd ve bir dvd. İçeriğinde kitapçıklar falan da var. Evde emektar bir mmx 200 işlemcili 32mb ramli bilgisayar var. İyi kötü Windows 98 ile mirce falan giriliyor ama Celeronlar falan çıktığı için pek sarmıyor. Böyle linuxa, linaks dediğimiz, linuks diyeni aşağıladığımız zamanlar. Cdrom falan lüks aslında da dvd görenimiz zaten yok. Neyse internet kafeden ödünç aldığım cdrom ile bu suseyi kurayım dedim. Nasılsa kitapçık var, türkçe olmasa bile ingilizce anlatır. Neticede “are you sex?” düzeyinde bir ingilizcemiz var anlarız dedik. Sürpriz kitapçık almanca çıktı. Azimle sıçan duvarı deler dedik, daha fdiskte kala kaldık. O zaman fdisk değildi bunun ismi şimdi hatırlayamadım. Neyse güç bela geçtik, lilo (linux loader) geliyor ama tek bildiğimiz almanca kelime şıvayn olduğu için bir sik anlamıyoruz. Bıraktık, özgür yazılım dünyası, açık kaynak gezegeni bize göre değil. Kapitalizm köpeğiyiz, windows kullanırız dedik.
2001 yılında falan Lindows diye bir şey çıktı dediler. Linux ama Windows programlarını falan çalıştıracak dediler. O zaman Wine nedir bilmiyoruz tabi, hemen bulalım dedik. Adresimiz İnegöl Çarşısı. Konuyu bilen tek bir tip yok tabi. Bir arkadaş Kadıköy- Yazıcıoğlu pasajına gidip oradan bulmuş getirmiş. Bu kolay şimdinin Linux Mint dağıtımı gibi bir şey. Ha vaat ettiği Windows programlarını falan çalıştırdığı yok, ama o grafik işlemesini görüp ben o zaman tutuldum Linux’a. Terminal falan açıp bu ne sike yarıyor acaba diye bakıyoruz tabi. Tabi bu dağıtım benim mmx makineye kurulmadığından, intrnet kafede bir makineye kurduk bunu. Patron “sikerim linuxunu, müşteri bekliyor amk” diyeseye kadar pırkaladık, sonra üstüne W98se kurup, maceramız son buldu.
Sonra tabi bilgi işlemci tribine girip, windows sunucular ile haşır neşir olunca uzaklaştık özgür yazılım işlerinden. Sonra da hosting falan derken, bsd ve linux alemine geri döndük. Windows sunucu harici de, windows ekranını bayağı uzun zaman oldu görmeyeli. Gerçi ubuntu Kermic Koala’dan sonra Lucid Lynx pek hoşuma gitmemişti daha sonra Oneric Ocelot ile gelen Unity faicası ile komple ayrıldık kendisinden. Arch Linux ile nesilden nesile aktım. Sanırım 2011’de Mac’e Arch kurdum ve sanırım hala aynı kurulumu kullanıyorum.
Neyse konumuz bu değildi. Konumuz kurulum yönergeleri. Adam yazmış, “freebsd üzerine icinga kurulumu” şeklinde. Girip bakıyorsun, make install clean de, sonra apacheye make install clean de. Apacheyi restart et bitti, kullan. Ya sikik herif, şimdi sen bunu son kullanıcıya anlatıyorsan, make install ne demek onu söyle bir kere. En azından make deyip kurulum için hazırlıyoruz, install deyip kuruyoruz, clean deyip kurduğu diğer yazılımları kaldırıyoruz falan desene. Ha sen bunu son kullanıcıya anlatmıyorum diyorsan, işi bilen adam ports ağacına girip, make install demeyi zaten bilir. Tamam canım kardeşim, netice de bunu anlatmak için para almıyorsun, tamamen keyfe keder boyatmışsın aracı da biraz özen göster yahu.
Bir ara bir müşteri, benden Freebsd dersleri vermemi istedi misal. Sadece kurulum aşamamız 2 hafta sürdü. Şimdi kurulum için, şunu seçiyoruz, burada S’ye basıyoruz demek kolay. Niye onu seçtik, neden S’ye bastık? Oysa S’ye basıp, bu diskten boot et diyoruz demek daha güzel değil mi?
Bir arada bu, esx’in load balancing mevzularına bakıyorum, adamların dökümanları “burada ileri diyoruz, şurada “orauı tikliyoruz” şeklinde. Windows oyun kurar gibi döküman yazıyor adamlar.
Yapmayın bence…
“Kurulum Yönergeleri” üzerine bir yorum
Disk Druid mi?